17 KASIM DİYABET HAFTASI
Diyabet; pankreasın, kan şekerini düzenleyen bir hormon olan insülini yeterli üretemediği ya da üretilen insülinin kullanımında bozukluk sonucu oluşan kandaki şeker düzeyinin yükselmesiyle gelişen kronik metabolik bir hastalıktır.
Sağlıklı bireylerde kandaki glukoz, kan şekerini düzenleyen ve insülin adı verilen hormon yardımıyla hücrelere taşınır. İnsülin hormonun eksikliği veya hücrelerin insüline karşı direnç göstermesi gibi durumlarda şeker dediğimiz glikoz hücrelere taşınamaz; kanda şeker seviyesi yükselerek şeker hastalığı ortaya çıkar.
İdrara sık çıkma, aşırı susama, yorgunluk, kilo kaybı, bulanık görme, tekrarlayan enfeksiyonlar yaralarda geç iyileşme gibi belirtiler diyabet hastalığında en sık görülen semptomlardır.
Kontrolsüz bir şekilde ilerleyen diyabet birçok organda hasara yol açar. İlerleyen dönemlerde özellikle böbrek, göz, kalp, damarlar, sinir sistemi, gibi organ ve sistemler etkilenir. Kalp hastalığı ve inme riski artar. Hastaların yarısı kalp hastalığı ve inme nedeniyle yaşamını yitirebilmektedir.
Diyabet hastalığının tedavisinde temel amaç kan şekerinin normal düzeylere indirmek ve hastalığın bilinen diğer olası etkilerini en aza indirmektir. Hastaya yönelik düzenlenen tedavide uyum olduğu sürece diyabetin ortaya çıkardığı sağlık sorunları en aza indirmek mümkündür. Kan şekeri düzeyleriyle beraber diyabetli bir bireyde, kan basıncı kontrolü ve kolesterol düzeyleri de önemsenmelidir.
Şeker hastalığı, günümüzde önemli bir toplum sağlığı problemlerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her 11 kişiden 1’i şeker hastasıdır. Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması II’ye göre, ülkemizdeki şeker hastalığı olan bireylerin sıklığı dünyada şeker hastalığı görülme sıklığının da üzerinde görülmektedir. Dünya’da ise 382 milyon diyabet hastası bulunmaktadır. 2035 yılında şişmanlık, hareketsiz bir yaşam nedeniyle 592 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir.
İleri yaşlarda ortaya çıkan ve Tip 2 Diyabet olarak da adlandırılan şeker hastalığının gelişimi birçok nedene bağlıdır. Dengeli beslenmemek, artmış vücut ağırlığı, şişmanlık, genetik yatkınlık, tütün kullanımı, yetersiz beslenme, yetersiz fiziksel aktivite ve stres en önemli sebepler arasındadır. Genetik yatkınlık dışında şeker hastalığının ortaya çıkmasındaki temel etken dengesiz beslenme ve yaşam tarzıdır.
Sebze-meyveler, kurubaklagiller, yağlı tohumlar (ceviz, fındık, badem, yer fıstığı vb.) ve tam tahılları yeterli ve dengeli tüketen bireylerde ise şeker hastalığı ortaya çıkma riski %34 daha düşük olduğu bulunmuştur. Dengeli beslenmeyen bireylerde diyabet görülme sıklığı dengeli beslenenlere göre %16 yüksek bulunmuştur.
Şeker Hastalığı Riskini Azaltmak İçin Beslenme Nasıl Olmalıdır?
- Tüm öğünlerde dengeli ve farklı besin gruplarından tüketmeye özen gösterilmelidir.
- Dengeli beslenme tabağını 4 bölümden oluşturulmalı; Et, balık, tavuk, yumurta, süt ve süt ürünleri, Tam tahıllar, ekmek, pirinç, bulgur veya makarna, sebze ve meyveler sağlıklı tabağın bir parçası olmalıdır.
Süt ve süt ürünlerinden yağı azaltılmış süt ve süt ürünleri tercih edilmelidir.
- Tuz tüketimi azaltılmalı ve şekerli yiyeceklerin tüketim miktarı ve sıklığı azaltılmalıdır.
- Su ve sıvı tüketiminize özen gösterilmeli; Günde en az 8-10 bardak su içilmelidir.
- Fiziksel aktivite arttırmalı ve düzenli egzersiz yapmak yaşam tarzı haline